13 Eylül 2016 Salı

"Aptal Olgunluk"

Hayatım boyunca hep birileri tarafından kırılmış, yıpratılmış insanlarla karşılaştım. Nedense hiçbir zaman birilerini kıran, yıpratan ya da yarı yolda bırakan taraf olmadım. Sürekli birilerinin yaralarını tedavi etmeye, derdine çare bulmaya çalıştım. İşin özü başkalarının kırdıklarını ben tamir etmeye çalıştım. Belki başarılı oldum, belki de olamadım bilmiyorum. Belki de bende en çok bu yüzden yıprandım. Belki de insanların kırılan yanlarını tamir etmeye çalışmam hep çok fazla kırılmamdandı. Bunu da bilmiyorum. Tüm bunları yaşarken fazla hissizleştim. Artık hiçbir şeye şaşıramaz hale geldim, insanların yaptığı yanlışların hiçbiri beni şaşırtmamaya başladı. Eskiden aylarca belki yıllarca ağlayacağım şeylere artık yalnızca bir gün üzülmeye başladım. Her şeyin sonunda kendimle ilgili iki şık çıktı karşıma;
1. Fazla aptalsın.
2. Olgunlaşmaya başladın.
Olgunlaşmaya başlamaktan kastım artık hayata ve insanlara dair o kadar çok şey görmeye başlıyorsunuz ki hiçbir şey sizi şaşırtmıyor ve tüm acılara karşı dirençli hale geliyorsunuz. Aptallıktan kastımsa insanlara körü körüne değer veriyorsunuz yani kim neyi ne kadar hak etmiş umursamıyorsunuz siz sadece değer verip seviyorsunuz ama tüm bunların sonunda üzülen taraf oluyorsunuz. Bu iki şıkta değiştirebileceğimiz şeyler değil çünkü bunlar karakterimizin yada zamanla hayatımızın bize kattığı şeyler. Ben ikisini de fazlaca yansıttığımı düşünüyorum yani benimkisi aptal bi olgunluk; insanlara körü körüne değer verip onların beni ne kadar sevdiğini umursamadan sevip sonunda yaptıkları yanlışa şaşırmadan önüme bakmak. Saçma,komik, fazlasıyla yazık bir son değil mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder