30 Haziran 2016 Perşembe

Falcı faciası

Şu ahir ömrümde sayısız falcıya gittim. Sor bana nerede ne var kendi evim gibi tarif ederim. Çeşit çeşit falcıyla karşılaştım. Neredeyse her türlü falı baktırdım kah çıktı kah yalan oldu derken en son bir falcıya gittim. Daha doğrusu rast geldim falcı olduğunu duyunca medine sümüğü gibi yapıştım karıya. Her neyse içtik kahveleri fallar kapandı. Yüzüme uzun uzun baktı ve "senin üzerinde çok belalar var" dedi. "Nasıl yani ablacım" dedim. Sen sanırsın mafya anasıyım. "Sana ölü bir genç aşık olmuş esmer uzun boylu" dedi. Kız bende nasıl ciddiyim nasıl dinliyorum. Bana de ki mal dirilerden hayır görmedin şimdide gözünü ölüye mi diktin. Bide bana ölmüş adamın çetelesini çıkarmaz mı? Yok efendim esmer uzun boyluymuş utanmasa diyecek sixpack adonis falan. Tövbe tövbeee... Neyse "eee abla" dedim. "Sen bunu görürsen aşık olursun sonrada delirirsin sana o yüzden gözükmüyor bu" dedi. Abla asıl sana fal baktırdığım için deliymişim anasını satıyım bu nasıl bir hayal gücüdür lan? Nasıl bir zekadır bu? Ruh hastası karı. Diyorum ki abla kısmet var mı kısmet bana hala diyor sana aşık olmuş. Ulan normal şartlar altında bana bir insan aşık olmuyor ölü adam mı olacak? Dese ki ölen adam sana kıl olmuş takmış kafayı boğazlayacak seni ben buna inanırım. Sevenimden çok sevmeyenim var ölü diri fark etmiyor. Kalktım masadan hem boşu boşuna günaha girmenin hem para vermenin hem de sinir sistemimin bozulmasıyla kalp krizi geçirmemeye dikkat ederek evin yolunu tuttum. İnanır mısın nabzım bir gidip geldi vallahi. Siz siz olun falcıyım diyen her yolluya fal baktırmayın anam bacım. 

29 Haziran 2016 Çarşamba

Ah benim makus talihim!

Bu hayat bana tam olarak ne zaman gülecek merak ediyorum doğrusu. Ey güzel rabbim neden ben? Neden bir başkası değilde ben? Yahu bir insanın tipi güzel olmaz, şansı güzel olur. Arkadaşı olmaz, sevgilisi olur. Zeki olmaz, çok zengin olur. Ama bende hiçbiri yok ki... Ne güzel bir kızım, ne zekiyim, ne popülerim, ne sevgilim var ne de harika dostluklarım. Öf zaten çok zenginde değilim. Böyle hayatın gözü kör olsun desem olmasın kız yine kör topal gidiyoruz işte. Ne zaman birine dert yansam başlıyor lafları arka arkaya sıralamaya "şükreeettt, rabbine şükreett" "Allah büyüüük" "sen şirk mi koşuyorsun yoksa tövbe de ha tövbe de" ulan ne alakası var şirkle şükürle. Oturmuşuz kendi çapımızda dert yanıyoruz, ben sana "ıyykk lanet gelsin böyle hayata" mı dedim? Ne diyorsun ablam sen? İşte onlarda akıllarınca bize iman yüklemesi yapıp sevap pointslerini artıya çıkartacak. Napıcan işte koyun can derdinde kasap et. Hal böyleyken bu müko kaderle daha nereye kadar yaşayabilirim inanır mısınız bende bilmiyorum. Anacım bide şansım açılsın diye yemediğim bok kalmadı. Kendimi mi okutturmadım, kolyeler bileklikler mi almadım, falcılara mı gitmedim, namazlar kılıp dualar mı etmedim. Ben daha doğmadan şansıma müebbet vermişler gibi... Bu da makus talihimin bana gösterip elletmeme şekli. Saygı duyarım...

Kaşarlık dünya markası olsa en çok sana yatırım yapardık!

Ben her zaman çok saf biri oldum. Yüzüme gülen herkese "canım" dedim bağrıma bastım ama hiçbiri hiçbir zaman bunu hak etmedi. Yine bir kazık yedim ve soluğu burada aldım. Bir arkadaşım vardı demek istemiyorum bir yollu vardı. Evime soktum, aileme soktum, soframa oturttum, her şeyimi paylaştım. Sürekli nefret ettiğim şeyleri yaptı ama ben sabır taşıyım ya hani arkadaşımdır dedim göz yumdum ama her şey bir yere kadar ulan! Sen kimsin de benim yüzüme gülüp arkamdan iş çeviriyorsun yellozzz! Yolarım seni! Tutmayın lan beniiii! Tamam sakinim. Evet iyiyim. Artık kazık izlerinden sırtımız gözükmüyor resmen. Biliyorum sizde bin kat kötülerini yaşadınız. Belki tüm bunları yaşarken sinirden ağladınız belki de gidip saçını başını yoldunuz. Bu işler böyle işte en sonunda "acıma yetime" olayına dönüyor. Sonra sanıyorsunuz ki herkes bunlar gibi. Kimseye güveniniz kalmıyor. Olsundu, bizi öldürmeyen kazıklar güçlendirir. Biz her zaman iyi insanlar olarak kalacağız ama onlar kenafir gözleriyle kendi kendilerini yiyip bitirecek en sonunda.

28 Haziran 2016 Salı

İzmir'in dağlarında çiçek değil dert açıyor!

Yakın bir arkadaşım var kız İzmir diye ölüyor resmen. Tabi ölmesinin sebeplerinden biride sevdiği bey. Çocuk orada yaşıyor bir de yakın arkadaşı oturuyor orada. Neyse bizim ki annesine yalvarıyor gitmek için. Annesi de bir şirret ki tanımamanızı şiddetle tavsiye ederim. Herhalde kadının iyi yanına denk geliyor ki tamam git diyor. Bizim ki bir heyecanlı "kanka ne giycem" "kanka napcam" "kanka çok mutluyum"... Beynimizi yedi anlayacağınız. Biz bunu el birliğiyle hazırladık yaban ellere yolladık. Bu gayet mutlu tabi çocukla buluşuyorlar, fingirdiyorlar, geziyorlar... Derkeeen olaylar patlıyor. Bir gün bunlar dışarı çıkıyor kız üşüyor çocukta çıkarıp hırkasını veriyor bizimki de biraz tombik yani şey balık etli. Hırkayı giyerken ödü kopuyor ya olmazsa rezil olurum diye. Neyse ki kendini sığdırıyor. Sonra çocuğun acil işi çıkıyor hırkasını almayı unutuyor. Bizimki de sevgilisinin hırkasını üzerine giymiş nostalji yapacak ya kepaze fotoğraf çekiliyor. Çocuğun bunu görmesiyle kızın arkadaşına mesaj atması bir oluyor "hırkamı al katla poşete koy, sakın unutma" diye bir de bununla da yetinmiyor bizimkine yazıyor "o hırkanın iplerini nasıl çekersin, kollarını nasıl kıvırırsın çabuk çıkart onu ver sakın unutma" diye tabi bizim ki şok. Ulan hint fakiri parası neyse verelimde o boktan çeneni sen bir kapat. Bu nasıl bir rezilliktir. Aklıma geldikçe hem gülüyorum hem sinirleniyorum. Neyse kız tüm bu olanları sineye çekip ertesi gün buluşmaya çağırıyor "ben gelemem işim çıktı" diyor. Bizimki de başlıyor ağlamaya. Çocuk bunu terk ediyor bizimkide tabiri caizse göt gibi ortada kalıyor. Zırlayarak buraya geliyor. Bu olanları bize anlattığında ufak çaplı bir kınama, küçümseme, hor görme, aşağılama operasyonu düzenliyoruz lakin yine bağrımıza basıyoruz. Siz olsanız daha yüzüne bakmazdınız dimi? Bizim keko hala "kanka dönecek dimi ya, ben biliyom zaten o beni seviyodu" diyo. Zor... Gerçekten çok zor...

27 Haziran 2016 Pazartesi

Kaybettiğin kıza dön bir bak istedim!

11 yaşında falan bir çocuğa aşık olmuştum. Arka sitemizde oturuyordu. Bu benden 3 yaş büyüktü. Basketçiydi ve çok havalıydı. Evde Allah ne verdiyse süslenir kendimi sitelerine zor atardım. Süslenmek dememe bakmayın kezbanın sözlük anlamıydım desem yeridir. Şanslıydım ki arkadaşımda aynı sitedeydi.  Camdan bağırır bağırır saklanırdım, bakışlarımla çocuğun ırzına geçerdim, fotoğraflarımızı birleştirir duvar kağıdı yapardım ve daha neler neler. 2 sene boyunca bu böyle devam etti. 13 yaşındayken kuzenim tatilde bize geldi. Onun zaten tahtalar eksik. Beni bir gaza getirdi git söyle o çocukta sana bakıyor diye bende gariban inandım. Her zaman ki kezbanlığımla bir süslendim sen sanırsın istemeye gelecekler. Tam çocuk basket sahasındaydı. Cesarette edemedim tam geri dönerken yollu kuzenim çocuğa bağırdı. Çocuk önce bir ne alaka falan oldu. sonra geldi kafayı bir çevirdim kuzenim toz olmuş. Kaldım mal gibi. Çocuk zaten öküzün önde gideniymiş ben ömrümde böyle bir kabalık görmedim hala sinirleniyorum tamam çirkin olabilirim, kezban olabilirim ama ben ister miydim öyle olmak? Sen niye küçümsüyorsun ki beni. "Ne söyleyeceksen söyle!" dedi. Kal geldi bana ama artık çok geçti ne diyecektim ki. "Şeyy ııııı ben senden hoşlanıyorum da" dedim hay dilimi eşek arıları soksaydı. Şöyle bir süzdü beni omzunu silkti ağzını gere gere "napıyııımm" dedi. Yıkıldım lan resmen. Ebeninkini yap salak herif. Seni gönlümüzün baş köşesine koymuşuz öyle mi söylerler. Hiçbir şey söyleyemeden arkamı dönüp gittim ama kalbim çok kırılmıştı. Sonra zaten arkamdan hep dalga geçmiş pis herif. Yıllar geçti taşındık, 18 yaşına geldim bir gün bir baktım takip isteği bide takibini fark etmeden kaç gün bekletmişim düşünün yani. Neyse kabul ettim ben de onu takip ettim. Ertesi gün başka bir yerden eklemiş. Aklınca varlığını hissettirecek. Sen şu saatten sonra varlığını hissettirsen ne olur yamuk şey. Zaten 3 çocuk babası esnaflar gibi olmuşsun. Tamam kabul içimde minnak kıpırtılar oldu olmadı değil ama sen benim ponçik yüreğimi paramparça ettin. Şimdi dön ve kaybettiğin kıza bir bak yürüyen felaket seni.

İlk Yazı İlk Aşk

Şimdi size ilk aşkımdan bahsetmek isterdim fakat ve lakin ilk aşkımı bende hatırlamıyorum. O kadar şıpsevdiyim ki her gördüğüme aşık olup çeşit çeşit hayaller kuruyorum aklınıza ne gelirse... Annem hep şey der "kalp kalp değil bakkal dükkanı mübarek giren çıkan belli değil" ama yani ben napıyım şimdi dünyadaki güzel genler benim suçum mu doğuranlar utansın anacım. Bakın şimdi noluyor biliyor musunuz? Bir yere gidiyorsun ufuktan bir gök taşı yaklaşıyor öküz gibi bakınca doğal olarak gözgöze geliyorsun içinden "maşşşaallaahhh" çekiyorsun ama kamyoncu kişiliğini belli etmeyip nazikçe kafanı çeviriyorsun. Sonrasında o da sana bakıyor içinden "nihahahahhahaha" diye hunharca gülüp dışından "üff salak şey ya" bakışı atıyorsun. Bir şekilde tanıdık, sosyal medya vs derken muhabbet ilerliyorda ilerliyor. İlk buluşma gerçekleşiyor. Kendi düğününden hallice süslenip gidiyorsun hani kafana bir sim döktürmediğin kalıyor. Mekana gidiyorsun ki çocuk seni bekliyor bir takım sohbetler muhabbetler derken yüce rabbim izdivacınıza yol gösteriyor. Cicim günleri başlıyor bakın ay demiyorum henüz göremedim çünkü... Neyse güzel güzel ilerlerken hesapta olmayan bir takım haspamlar, kezbanlar ortaya çıkıyor aman Allahım diyorsun bu da ne? Ama sevdiğin beye kati suretle belli etmiyorsun prenses ruhunu koruyarak dışardan gülüp içinden "sen şimdi görürsün yelloz karı" seni diyerek stalkın anasını ağlatıyorsun gördüğün manzara karşısında gözlerin kanıyor. Tabi tüm bu süre zarfında sevdiğin bey kuş misali yuvadan uçup gidiyor. Tutamıyorsun... Yanık ciğer kokusu yedi cihanı sarıyor belli etmiyorsun, yıkılmadım ayaktayım imajı veriyorsun...